Life is Strange: Before the Storm İncelemesi
Life is Strange, 2015 yılının en başarılı ve özgün yapımlarından biriydi. DONTNOD'un Telltale oyunlarında alıştığımız bir formül üzerine inşa edilen oyunu; gençlerin hayatından kesitler sunan, yenilikçi bir bilimkurgu hikayeyle karşımızdaydı. Artık daha gelişmiş bir yeni sezon var ve Life is Strange: Before the Storm genç isyankar Chloe ile kaldığı yerden devam ediyor.
Birinci sezonun aksine, Before the Storm ne yazıkki Max'in zaman yolculuğuna sahip değil, ancak birçok açıdan hala selefi kadar başarılı. Birinci sezonun bir kaç yıl öncesinde konu alan oyunda, isyankar genç Chloe babasının trajik ölümünün yasını hala tutuyor. Chloe'nin arka planında oynamak için verilen seçenekler büyük potansiyele sahip. Chloe'nin karakterini tanımlayan, daha sempatik ve güvenilir bir karakter haline gelmesini sağlayan anlar içeriyor ve Before the Storm karakteri şekillendirmede iyi iş çıkarmış.
Genç ve duyarlı bir karaktere sahip olan Chloe açılış kısmında başarılı bir performans sergiliyor. En sevdiği grubun konserine katılmak için yaptığı bir saatlik yürüyüşün ardından Chloe, yolunu tıkayan zorlu bir güvenlikle karşılaşıyor. Gizlice girmek ya da oyalamak yerine Chloe, güvenliği sözlü olarak alt etmeye çalışıyor. Oyundaki sert çıkışlara giriş burada yapılıyor diyebilirim. Bu sevimsiz diyaloglar bazı zorluklara zemin hazırlıyor ve seriye alışılmışın dışında daha farklı bir boyut katmış.
Oyunun güzel yanlarından biri olarak; Arcadia Koyu tüm güzelliğiyle bizlere yeniden merhaba diyor. Deck Nine, açılış bölümünde bizleri sanatsal bir manzarayla başbaşa bırakıyor. Yeni ve eski yerler, etkili bir karışımla karanlık atmosferi yeniden yakalamak suretiyle işlenmiş. Ayrıca soundtrackler de bu başarılı atmosfere başından sonuna başarılı şekilde eşlik ediyor.
Serinin takipçilerinin, önceki bölümlerden aşina oldukları karakterlere yapılan referanslardan da memnun kalacaklarını düşünüyorum. Nathan Prescott ve Rachel Amber gibi örnekleri daha genç, birkaç yıl içinde kendilerini bekleyen olaylardan habersiz olarak karşımıza çıkıyor.
Life is Strange: Before the Storm, babasının ölümünden sonra Chloe için kendini keşfedeceği dikenli bir yol. Olgunlaşmamış, toy ve esprili bir kişiliğe sahip. Neyse ki kısa sürede olgunlaşmaya başlar, arkadaşlar edinir ve okulun model öğrencisi Rachel Amber ile yakın bir arkadaşlık kurar. Chloe'nin Rachel'la olan kimyası, bu bölüm ve gelecek için iyi bir gelişme. Fakat bu ilişkinin ve karakterlerin duygularını yansıtmadaki yetersizlik bende negatif bir etki yarattı. Bilimkurgusal bir destek de olmadığı gibi karar mekaniklerinin etkisizliği sadece izlemek zorunda bırakan sahnelere maruz bıraktı.
Hikaye ilerleyişi dışında birkaç farklı yeri keşfetmekte özgürsünüz. Akıllıca diyalog ve hamleler karşılığında nesnelerle etkileşim kurabiliyorsunuz. Bu, Max'in macerasındaki toplanabilir fotoğrafların yerini alıyor ve Chloe isyankar çizgisini sergilerken, oyunun sanatsal boyutunun gösterilmesini sağlıyor.
Tanıdık ama farklı bir deneyim
Aynı grafik motoru, aynı oyun öğeleri ve tanıdık bazı yerler kullanmasına rağmen, Life is Strange: Before the Storm tamamen yeni bir deneyim. 1. bölüm, aşkı ve empatiyi zor hayat şartlarında sığınılacak limanlar olarak, gençliğin tecrübesizliğiyle işliyor.
Son olarak Before the Storm ilk bölümünü oynadığınızda, gelecek 2 bölüm için heves uyandıran, gelecek vaadeden bir yapım olmuş diyebilirim.
Oyunun Playstation Store sayfasına buradan erişebilirsiniz.
İyi Oyunlar!